Translara yönelik nefret suçlarının LGBT hareket içinde gündemleşmesi noktasında iki farklı eğilim var. Birincisi transfobik şiddeti görünür kılarken seks işçiliği alanında yaşanılan sorunların görünür kılınmaması diğeri ise seks işçiliği yapmayan transların sorunlarının hareket içinde gündemleşmiyor olması.
Transfobik nefretin seks işçiliği ile ilişkisi ve LGBT örgütlerin bu alandaki faaliyetlerini, Pembe Hayat LGBTT Derneği avukatı Ahmet Tokgöz, Kaos GL’den Ali Erol ve LGBT aktivist Kemal Ördek değerlendirdi.
“Yerel idarelerin genel tavrı belli alana kapatmak ve kapatılan alana ilişkin bir düzenleme yapmama eğiliminde”
Ahmet Tokgöz,
“Mevcut sisteme göre polis istediği zaman keyfi bir para cezası kesebilir. Ben çete ile ilgili kamu görevlilerinin sessiz kalma eylemiyle ilgili konuşmak gerektiğini düşünüyorum. Hükümet dışı silahlı gruplar da belli sayıda yanlarına trans kadınları da dahil ederek çeteler oluşturuyor, hükümet ve kolluk kuvvetleri de bu süreci sadece sessizce izliyor. Yerel idarelerin genel tavrı ise belli alana kapatmak ve kapatılan alana ilişkin bir düzenleme yapmama eğiliminde. Yani bir disko olabilir, bir mahalle olabilir… Biri birini öldürmeyene kadar bu böyle devam edecek.”
“Olay Seks İşçiliğinde Kitleniyor”
Kemal Ördek,
“Bir Ankara vatandaşı olarak konuşmak istiyorum. Translara yönelik nefret suçlarından bahsederken bunun aynı zamanda seks işçiliği üzerinden yapıldığını unutmamak lazım. Fuhuşla mücadele tüzüğünden bahsetmiyoruz, ev kapatmalarından bahsetmiyoruz. Zührevi hastalıklar üzerinden seks işçisi trans kadınların evleri kapatılıyor. Ankara Emniyet Müdürlüğü bize, ‘translarla bir sorunumuz yok ama onlar da seks işçiliği yapmasınlar, yaparlarsa şiddete uğrarlar’ dedi. Seks işçiliği yapılan cadde ve sokaklar korunmasız. Kanunları, avukatlar ve insan hakları alanındaki insanların hep birlikte tartışması lazım. Yeni seks işçiliği kanunu üzerine bir düzenleme yapılabilir mi? Yapılmalı mı? Tartışmak lazım. Bu konuda bir strateji toplantı yapmak lazım. Ama bir yandan da sokakta yaşanan olaylara baktığımızda bütün olay seks işçiliğinde kilitleniyor.”
“Seks işçiliği ve trans varoluş arasında bağları hep kurduk ve görünür kılmaya çalıştık”
Ali Erol,
“Seks işçiliği LGBT örgütlerinin, Kaos GL’nin de gündeminde. Biz en baştan, ‘Zorunlu çalışmanın olduğu bir kapitalist toplumda hiçbir meslek bir diğerinden daha onurlu ya da onursuz değildir” cümlesini kurduk. Ardından ‘Patronsuz ve pezevenksiz bir dünya istiyoruz’ ikinci cümlemiz oldu. Bunu şimdi hepimiz sahipleniyoruz. “Eşcinsel ve travesti cinayetleri politik cinayetlerdir, katilleri biliyoruz” cümlesini de hepimiz sahipleniyoruz. Seks işçiliği ile ilgili her türlü cümleyi kurduğumuzu düşünüyoruz. LGBT topluluklar olarak bu cümlelerde ortaklaştığımızı düşünüyorum. İlgili ilgisiz her türlü kuruma ulaştığımızı düşünüyorum. Yarın hükümet bizi şaşırtır ve “Seks işçilerinin somut talebi nedir?” diye sorarsa yanıtımız ne olacak? Buna da seks işçilerinin kendisi karar vermeli. 3 mart seks işçiliği sürecide bunun tartışılması gerekiyor. Seks işçiliği alanında seks işçileri özneleşmediği müddetçe, sorunlar yeniden yaşanacaklar. Başka ağlar örülebilir mi? DİSK’in kapısına dayanabilir mi?”