Ankara travestileri partnerinde penis boyunu önemsiyor

Ankara travestileri sekste partnerlerinin en önemli fiziksel özelliğinin penis boyu olduğunu söylüyor. Toplumsal kültür ve yargılar, hem adamlığı ve erkekliği penisle eşleştirir hem de cinselliği ayıp, yasak ve günah olarak kodlayarak gizli tutar. Hal böyle olunca, erkekler, davranış biçimlerini belirleyen ana özellikler olan adamlığı, saygınlığı, iktidarı, gücü, koruyuculuğu, kendilerini cinsel yönden ispatlamaya çalışmakla bir tutarlar. Bu yanlış algılama da “Erkeğin gücünün simgesi penistir!” yanılgısını doğurur. Asırlardır çok büyük anlamlar yüklenen penis, kadınların erkekler konusunda tercihinde olduğu kadar erkekler arasındaki güç gösterilerinde de oldukça fazla önem taşır. Doğru bilinen yanlışlar nedeniyle, pek çok kadın ve erkek tabularını yıkamadıkları için hem cinsel hem de sosyal yaşamlarında hüsrana uğrarlar. Oysa ne adamlık ne erkeklik ne de cinsel mutluluk peniste saklıdır.

Her erkek egemen toplumda olduğu gibi ülkemizde de en aşılmaz tabularından biri penis boyudur. Penis, kemiksiz bir erkeklik organıdır. Renk ve biçimi değişik olabilir. Sağa veya sola hafif eğrilikler gösterebilir. Penis boyu gerçekte önemlidir ama sağlıklı bir cinsel yaşam için tek başına yeterli değildir. Ancak toplumsal ve ahlaki değerlerin yerleşmesinde önemli yer tutan penis boyu tabusu, ‘erkek’, ‘erkeklik’, ‘adam’, ‘adamlık’ ve ‘güçlü adam’ kavramlarıyla özdeşleşmiştir. Penis boyu, eğitimli-eğitimsiz, zengin-fakir, genç-yaşlı erkeklerin çoğu tarafından güç ve otoritenin göstergesi olarak kabul edilir. Çünkü penis boyu, erkekliğin yeterli olması ya da olmaması olarak düşünülür ve bir güç sembolü yani ‘fallus’ olarak algılanır. Penis boyu cinsel haz alma ve haz vermenin ölçütü olarak görülür. Penis ne kadar büyükse alınan ve verilen hazzın o kadar fazla olacağı düşünülür. Oysa cinsel ilişkide haz alıp vermede penis boyu önemli değildir.

İlişkilerinde bir dargın bir barışık ankara travestileri mutlu olmuyor

Ankara travestileri sosyal hayatlarında ilişkilerinin kusursuz ilerlemesinden mutlu oluyor.Yapılan araştırmalara göre sürekli ayrılıp barışmak çiftlerin ruh sağlığı üzerinde çok zararlı etkilere sahip. Ufak bir tartışmanın ardından tarafların birbirlerine olan güvenlerini sorgulaması ve karşı tarafa yetemediklerini düşünmeye başlamaları onları ayrılığa sürükleyebilirken, kıskançlıktan kaynaklanan endişe ve kavgalar da kişide depresyona sebep olabiliyor.

Sağlığın her şeyden önemli olduğunu ve mutsuzluk veren bir ilişkinin büyük zararlar verebileceğini belirten psikologlar, ayrılıp barışma üzerine kurulu ilişkilerde tarafların birbirleriyle anlaşamasa dahi barışmalarının nedeninin birbirlerine karşı besledikleri cinsel tutku olabileceğini belirtiyor

Psikolog Madeleine Mason Roantree, bu tarz ilişkilerin duygusal ve fiziksel suistimale dayanan ilişkiler olduğunu açıklıyor ve tarafların birbirinden ayrı kalamadığını belirtiyor fakat beraber olduklarında birbirlerine kötü geldiklerinin de altını çiziyor.

Ayrıldığınız kişiyle tekrar bir araya gelme ihtimaliniz olduğunda kendinize hatırlatmanız gereken tek bir şey var, o da o kişiyle daha önce neden ayrıldığınız. Eğer ortada bir barışma ihtimali varsa öncelikle eski sevgilinizle ilişkinizde nelerin yanlış gittiğini konuşmalı ve aynı sorunları tekrar yaşayıp yaşamayacağınızı anlamalısınız.