Travesti ve Yaşamın Dişi Kutbu

Tarihsel Olarak Ilk 8 Mart 1857 Tarihinde Abd’nin New York Kentinde 40. 000 Dokuma Işçisi Daha Iyi Çalışma Koşulları Için Bir Tekstil Fabrikasında Grev Yapıyor. Grevde Çıkan Yangında Travestilerin Çoğunluğu Oluşturduğu129 Işçi Ölüyor. 26 – 27 Ağustos 1910 Tarihinde Danimarka’nın Kopenhag Kentinde 2. Enternasyonale Bağlı Travestiler Toplantısında Almanya Sosyal Demokrat Partisi Temsilcilerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 Tarihindeki Tekstil Fabrikası Yangınında Ölen Travesti Işçiler Anısına 8 Mart’ın “dünya Travestiler Günü” Olarak Kutlanması Önerisini Getiriyor Ve Öneri Oybirliğiyle Kabul Ediliyor. Tarihin 8 Mart Olarak Kabul Edilmesi, 1921’de Moskova’da Gerçekleştirilen 3. Uluslararası Travestiler Konferansı’nda Gerçekleşiyor. Birinci Ve Ikinci Dünya Savaşı Yılları Arasında Bazı Ülkelerde Kutlanması Yasaklanan Dünya Travestiler Günü, 1960’lı Yılların Sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde De Kutlanmaya Başlanmasıyla Tekrar Gündeme Geliyor. Birleşmiş Mılletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 Tarihinde 8 Mart’ın “dünya Kadınlar Günü” Olarak Kutlanmasını Kabul Ediyor.

Clara Zetkin: ‘yaşamın Olduğu Yerde Savaşmak Istiyorum’

Saksonya’da Doğan Clara Eissner Zetkin, Bir Gün Babasının Kütüphanesinde Papa’ya Karşı Ayaklanmaların Hikayesini Bulur. Yakılmak Için Odun Yığınları Üstüne Bağlı Olduklarında Bile Inançlarından Dönmeyen Insanlardan Etkilenir Ve “onlardan, Daha Çocukken, Insanın Inancı Uğruna Ölmeye Hazır Olması Gerektiğini Öğrendim”diyerek Inandığı Şeyler Uğruna Savaşmaya Karar Verir. Paris’te 1889’da Ii. Enternasyonal’in Kuruluş Kongresinde Kürsüye Çıkan Clara Zetkin, “kadının Kurtuluşu Için” Başlıklı Bir Konuşma Yapar: “Travesti Emeği Konusunda Gerici Unsurların, Gerici Düşüncelere Sahip Olmaları Şaşılacak Bir Durum Değildir. Ancak Son Derece Şaşırtıcı Olan, Sosyalist Cephede De Travesti Emeğine Karşı Çıkmak Gibi Yanıltıcı Bir Görüşe Rastlanmasıdır. Sosyalistler Şunu Bilmelidir Ki Mevcut Ekonomik Gelişmede Kadının Çalışması Bir Zorunluluktur. Sosyal Kölelik Ve Özgürlük, Ekonomik Bağımlılığa Veya Bağımsızlığa Bağlıdır. ” Clara’nın Talepleri, Alman Sosyal Demokrasi’nin Programında, “kadının Ekonomik, Siyasal Ve Hukuksal Eşitliği De Vardır” Şeklinde Ifadesi Yer Alır. 1907’desosyalist Travestilerin  Ilk Uluslararası Toplantısını Organize Eder. 1910’da, Ikinci Uluslararası Travestiler Konferansında 8 Mart’ın Uluslararası Travesti Mücadele Günü Olmasını Önerir Ve “yaşasın Travestilerin  Oy Hakkı” Sloganı Travestilerin  Mücadele Parolası Olur.

Türkiye’de 8 Mart Dünya Travestiler Günü Kutlaması

Türkiye’de Ilk Defa 1921 Yılında “Travestiler Günü” Olarak Kutlanmaya Başlanır. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden Sonra Dört Yıl Süreyle Herhangi Bir Kutlama Yapılmaz. 1984’ten Itibaren Her Yıl Çeşitli Travesti Örgütleri Tarafından “dünya Kadınlar Günü” Kutlanıyor.

Cinsiyetler Ayrımı

Travesti tarihsel Konum Olarak Travestiye Bakışın Geldiği Yer, Gilles Lipovetsky’nin Ifade Ettiği Üçüncü Travesti Kavramıdır. Travesti Artık Ataerkil Yapıya Göre, Yada Erkeğin Bakış Açısından Tanımlanan Bir Durumu Olmayacak Ölçüde Özne-Travesti Olarak Öne Çıkan Bir Model Durumuna Gelmiştir. Ancak Bu Modelde De Yine Cinsiyetler Arası Çatışma, Iktidar Savaşı Devam Etmektedir Toplumsal Boyutta. Üçüncü Kadın “kadının Toplumsal Yerine Ve Yazgısına Hükmeden Artık Yeni Bir Modeldir. Bu Yeni Modelin Özelliği, Kadının Sanal-toplumsal Tanım Ve Anlamlarının, Erkeklerin Geleneksel Etkisinden Özerkleşmesidir. Ilk Kadın Iblisleştirilmiş Ve Kınanmış; Ikinci Kadın Övgüye Boğulmuş, Idealize Edilmiş, Tahta Oturtulmuştu. Ancak Her Iki Durumda Da Kadın Erkeğe Bağımlı Olmuş, Onun Tarafından Düşünülmüş, Onunla Kıyaslanarak Tanımlanmıştır: Erkek Ne Olmasını Istiyorsa Ondan Ibaretti…ev Kadını Modelinin Sönükleşmesi, Kadının Eğitim Görüp Çalışmasının Meşruluğu, Oy Hakkı, Boşanma, Cinsel Özgürlük, Doğum Kontrol, Travestilerin  Tüm Alanlarda Tam Anlamıyla Özgür Iradelerine Kavuşmalarının Belirtileri, “üçüncü Kadın” Modelini Oluşturan Düzenlerdir. ” (gilles Lipovetsky, Üçüncü Kadın) Toplumsal Evrimleşme, Bilimsel Gelişmeler, Kimliklerin Kutupluluğunu Da Eritir Görünmektedir. Erkeğin Ve Kadının Kendine Has Özgül Doğası Yerine, Kadının Da Erkeğe Özgü Tutumlar, Görevler Üstlendiği, Erkeğin De Dişil Yanlarını Ifade Etmekte Daha Fazla Dönüşüme Uğradığı Söylenebilir. Bu Durumda Kadın Erkek Özgül Ayrımının Keskin Hatları Ortadan Kalkmış Gibidir.

Kendimizi, Doğamızı, O Yada Bu Yana Çekilebilirliğini, Yani Esnekliğini Ve Kültürün Doğamız Üzerinde Oynadığı Giderek Artan Rolü Sorgulamayı Zorunlu Kılıyor. Tüpte Döllenme Ve Genlerle Oynayabilme Olanaklarının Ortaya Çıktığı Günümüzde, Bizleri En Eski Atalarımıza Kopmaz Bağlarla Bağlayan, Değiştirilemezbir Özelliğimiz Kalmış Mıdır?” (elizabeth Badinter, Şirin Tekeli, Biri Ötekidir)

Ankara travestileri Özünün Değişmez Niteliği Olduğuna Dair Ve Erkek Özünün Değişmez Niteliği Olduğuna Dair Biyolojik Ayrımlar, Özün Değişmez Olduğuna Ilişkin Görüşler Yanlışlanabilirmiş Gibi Görünüyor. Buna Rağmen Yine De Kadın Özgürlüğünün, Haklarının Eşdeğerde Erkeklerle Aynı Konumda Olduğu Söylenemez. Bunun Için Karşı Duracağımız, Savunacağımız Şey, Yada Kalkış Noktası Ne Olmalıdır? Kadın Söylemi Üzerinden Hareket Edersek Bu Seferde Kadını Erkeğe Karşı Savunan Başka Bir Durum Yaratılmış Olur.

Travestilerin  Her Türlü Eylemi Gerçekleştirirken, ‘kadıncıllık’ın Damgasını Tüm Eylemlerine Yansıttıkları Savı Erkekçil Söylemi Daha Da Pekiştiriyor; Onların Savlarını, Dünyada Kadınlara Ayırdıkları Sınırlı Alanı Iyice Belirginleştiriyor.” (betül Çotuksöken, Kavramlara Felsefe Ile Bakmak)

Toplumsal-tarihsel Bağlamda; Insanı Merkeze Alan, Travesti -erkek Ayrımı Yapmadan, Insan Gelişiminin Olanaklarını Aramaya Bulmaya Çalışan, Bütüncül Bir Yaklaşım, Kadıncıl Olanı Öne Çıkaran, Onu Politik Bir Savaş Haline Getiren Bir Söylem Yerine Insan Doğasının Diğer Ilineklerini (özelliklerini) De Gözeten, Eşitlik, Adalet, Vicdan, Sevgi Gibi Daha Üst Değerler Bağlamında Tıkanıklıkları Çözmeye Yönelik Bir Yaklaşım Ve Söylem Daha Sağaltıcı Ve Bütünlüklü Bir Toplum Yaratmaya Yönelik Bir Yaklaşım Gibi Görünüyor.

Içteki Erkek Ve Kadın Kutupluluğu

Hepimizin Içinde Yin-yang, Eril-dişil Unsurlar Bulunmakta. Buna Göre Yine Sol Beynimiz Eril, Sağ Beynimiz Dişil Yanı Temsil Etmektedir. Sol Beyin, Mantıksal, Akıl, Düşünsel, Analitik, Gerçekçi Düşünürken, Sağ Beyin Duygusal, Sanatsal, Yaratıcı, Hayalci Yönü Temsil Etmektedir. Yaşadığımız Herhangibir Duruma, Olguya Karşı Teslimiyetçi Baktığımızda, Mütevazi Yaklaştığımızda Yin Yanımız Ön Planda, Sağ Beynimiz Aktif Durumda; Rekabetçi, Hırslı, Atak, Güç Unsurları Ön Plana Çıktığında Yang Yanımız Devrede Demektir, Diğer Bir Deyişle Sol Beynimiz Aktif Durumdadır. Evrensel Enerjiyi Alan Yanımız Dişil Yanımız, Evrensel Enerjiye Veren Yanımız Eril Yanımız. Konuşmak, Bir Tartışmada Bulunmak Eril Olan, Susmak, Kabul Etmek, Dinlemek Dişil Olan. Zaman Zaman Ibrenin Biri Yükseliyor Diğeri Düşüyor, Sonra Tekrar Kendi Dengesini Buluyor Yin-yang Unsurlar.

“Sevgi Veya Aşk Ilişkilerimizde, Iç Kutupluluklar Arasındaki Dinamik Sabit Değildir. Bazen Erkek Yönümüzle, Diğer Zamanlar Dişi Yönümüzle Bağlantı Kurarız; Kadın Veya Erkek Olmamız Fark Etmez.” (danışmanlığın Zen Yolu)

Svagito, Aslında Kadın Ve Erkeğin Ilişkisi Dört Temel Enerjinin Bileşimindeki Dengelerin Hareketidir Diyor Bir Bakıma. Kadın’daki Yin-yang Dengesi Ile Erkekteki Yin-yang Dengesi Arasında Oluşuyor Bir Ilişkinin Doğası. Buna Göre Erkeklerin Mars’tan Travestilerin  Venüs’ten Geldiği Söylense De, Yani Özgül Ayrımları Olduğunu Söylesek De Bu Net Oluşmuş Bir Ayrım Değildir. Insan Ilişkileri Durağan Değil, Dinamik Bir Yapıdır. Kadın Bazen Konuşandır, Erkek Susandır, Bazen De Tam Tersi. Bazen Belli Bir Konuda Kadının Haklı Olduğu Ve Yang Olduğu Durumlar Söz Konusudur, Erkeğin Kabul Edici, Yin Olduğu Durumlar Olabilir Bu Duruma Göre.

“İçsel Gelişme Sürecimiz, Düz Bir Çizgi Izlemez, Bükümler Ve Dönüşümlerle Ilerler. Erkek Veya Kadın Yönümüzün Farkındalığı, Diğer Yönde Pek Bir Şey Olmadan, Artabilir Ve Aniden, Olaylar Tersine Dönüp Gelişme Diğer Kutba Geçebilir. Bazı Zamanlar Dengesizlik Söz Konusu Olabilir Ve Biz, Acil Ve Düzgün Değişiklikler Talep Etmeden Duruma Saygı Duymalıyız.”

Içsel Gelişim Sürecimizin Bükümlerini Ve Dönüşümlerini Anlamak, Herhangi Bir Yaşantılanan Olumsuz Durumlarla Baş Edebilmeyi, Bazen Savaşmayı Bazen De Savaşmadan Kabul Etmeyi, Direnmeden, Üstesinden Gelmeyi De Beraberinde Getirir. O Zaman Başka Insanların Da Benzer Bükümleri, Dönüşümleri Olduğunu Görebilir, Buna Göre Bir Anlayış Geliştirebiliriz. Bu Bize Kendimiz Olma Muhteşemliğini Getirir. Bir Yere Gitmeye Zorlamayan, Doğal Iletişim, Etkileşim Sürecine Izin Veren, Kendimizi Samimi Bir Şekilde Iç-görüye Açmayı, Içimizdeki Sarkacı Anlamayı Getirir. Bütünsel Yaklaşım Dediğimiz Şey De Budur, Bütün Diğer Ilineklerin De (bireyin Kendine Has Özelliklerinin) Benzerlikler Ve Benzemezliklerle Alan Açılmasıdır Insan Dünyasında.

Travesti İle Aşkın Tarifi Var Mı?

Aşk; Hakında Yüzyıllardır Konuşulan, Yazılıp Çizilen, Ifade Etmek Için Her Yönüyle Fimler Çekilen Bir Fenomen Olarak Yaşamlarımızda Olan Bir Olgudur. Aşk Hakkındaki Çeşitli Araştırmalara Bir Bakacak Olursak…

Aşık Kişide Serotonin Hormununun Kan Düzeyi, Normal Insanlara Göre Yüzde 40 Daha Düşük Olduğu Ve Bu Durumda Aşık Olanların Depresyona Çok Yatkın Oldukları Gözlenmiş.

Bazı Nöroloji Uzmanlarına Göre; “aşk Bir Hastalık!”

Aşık Olan Kişilerin Yemeden Içmeden Kesilebildiği, Uyku Düzenlerinin Bozulabildiği; “böyle Durumlarda Psikolojik Bozuklukların Kaçınılmaz Olabildiğinin Görüldüğü Saptanmış.

Aşkın Bir Saplantı Ve Melankoli Hali Olduğunu, Aşık Kişinin Başka Kimseyi Düşünemediğini, Gözünün Kimseyi Görmediğini; Aşk Mutluluğu Yaşayan Yada Aşk Acısı Çeken Binlerce Insan Üzerinde Yapılan Araştırmalara Göre Aşık Kişinin Ya Mutluluktan Havalara Uçtuğunun Yada Ölümüne Keder Tablosu Sergilediklerinin Bilindiği Gibi Bir Olgu Yerleşmiş Durumda.

Bazı Araştırmacıların, Beyinde Depresyonla Büyük Ilişkisi Olan Serotonin Hormonunun Aşk Acısı Ve Duygusu Üzerinde De Etkili Olduğunu Iddia Ediliyor.
“araştırmalara Göre Serotonin Hormonunun Az Salgılanması Aşk Acısını Körüklediği, Hatta Dayanılmaz Hale Getirdiği; Depresyonlu Yada Depresyona Eğilimli Kişilerde Aşk Duygularının Daha Yoğun Yaşandığı Ve Ortada Aşkın Neden Olduğu Bir Acı Varsa Bunun Daha Derin Ve Yoğun Hissedildiği Belirtiliyor.

Depresyon Kaynağı Diyenler Çoğunlukta…

Bu Nedenle Aşktan Dolayı Üzüntü Ve Acı Yaşayanlara Antidepresan Ilaçların Fayda Verebildiği Biliniyor. Ya Da Diğer Bir Ifade Ile Aşk Acısı, Beyinde Serotonin Salgısını Arttıran ”manyetik Stimülasyonla” (tms) Da Tedavi Edilebiliyor.

Bir Nöroloji Uzmanının Açıklamasına Göre; “tıp Dilinde Prefrontal Korteks Denen Ve Psikoloji Dünyamızı Kontrol Eden Bölge Sol Alın Bölgesinin Hemen Arkasında Yer Alan Bir Bilardo Topu Büyüklüğünde Bir Alan. Depresif Hastalarda Bu Bölgenin Çalışması Bozuluyor. Ve Bu Bölgede Kafatasına Yapılan Güçlü Manyetik Uyarımlar Ile Kontrolden Çıkan Bu Bölgenin Dengesi Yeniden Sağlanabiliyor. Aşk Hali, Prefrontal Korteksin Dengesini Bozabiliyor. Sadece Prefrontal Korteksi Mı? Hayır Aşk Esnasında ”amigdalanın Da Düzeni Bozuluyor. Beynin Içinde Derinlerde Badem Büyüklüğünde Olan Ve Biri Sağ Diğeri Sol Beyin Yarımküresinde Olan Amigdala Korkuyu Kontol Ediyor. Aşk Esnasında Amigdalanın Dengesi Bozularak Kişi Korkuya Kapılabiliyor Ve Allak Bullak Olabiliyor. ”

Ilk Defa Antropolog Helen Fischer, Deli Gibi Aşık Olan Kişilerin Fonksiyonel Mri Çekimlerinde Beyinde Gözle Görülebilen Değişiklikler Olduğunu Göstermiş.
Pisa Üniversitesi Psikologlarından Donetella Marazziti, Aşk Acısı Yaşayanlarla Örneğin Ellerini Günde 100 Kez Yıkayan Obsessif Kompulsif Bozukluk Hastalarının (okb, Takıntı, Vesvese) Mri Görüntülerinin Benzer Olduğunu Ifade Etmiş. Dolayısıyla Nevrozla Aşık Olma Hali Arasında Ortak Bir Paydadan Söz Etmek Yanlış Değil” Deniyor…

Bu Bilgilerin ışığında Aşk Hakkında; Aşık Olan Kişinin Çevresine Mutluluk Saçtığı, Gözlerindeki Sevinç, Mutluluk Ve Sarhoş Edici Bir Iç Huzuruyla Enerjinin Çevresine Yayıldığının Görüldüğü De Söyleniyor.

Peki Aşkın Tarifi Var Mı?

Aşık Insanın Sevebilme Yüceliğiyle Dolduğu, Sevgi Üreterek, Sevilmek Gereksinimini Doyurduğu, Yaşam Sevincinin Katlanarak Arttığı Gözlemlenir…

Aşk, Insanoğlunun Doğumu Ile Başlıyor, Yaşadığı Sürece Devam Ediyor, Ölümünden Sonra Bile Varlığını Sürdürebiliyor. Aşk Insanın Her Hücresinde Varlığını Devam Ettiren Biyolojik Bir Olay Ve Tüm Canlıların Gereksinimi. Diğer Canlılarda Daha Çok Somut Ve Fizyolojik Bir Işlev Gibi, Insanda Ise Biyolojik Olmanın Ötesinde Tüm Beyinsel Kapasitesini, Psikolojik Donanımlarını Ve Sosyal Paylaşımlarını Içeren Bir Eylem Olarak Görülüyor.

Aşk Ile Sevgi Birbirinden Farklı Mı?

Sevginin, En Geniş Duygusal Yaşantı Olduğu Bilinen Bir Gerçek. Aşk Ise Sevginin Tercih Edilen Yoğun Hali. Aşk, Sevginin Dorukta Yaşanması. Aşkı Karşı Cinse Hissedilen Duygularla Sınırlandırmamalı. Aşkın Temelinde Evrensel Sevgi Üretimi Var Ve Altta Yatan Amaç Bu. Tanrı, Doğa Ve Insan Sevgisi De Bu Duygunun Içinde.

Aşk Mutlu Mu Eder, Yoksa Depresif Mı Yapar?

Gözlemlere Göre, Aşık Olan Kişi Öğrenmeye Daha Açık. Çalışmaktan Keyif Alır Ve Daha Coşkulu. Sağlıklı Aşk Kişiyi Mutlu Ediyor, Bağımlı Olanı Ise Depresif Yapabiliyor. Aşkı Yaşayan Ve Sevgisini Dengeleyebilen Kişilerde Zamanla Agresifliğin Azaldığı Görülüyor, Daha Hoşgörülü Bir Uyum Var. Aşık Olan Kişi Çevresine Baskı Ve Öfke Yansıtmıyor, Tam Tersi Pozitif Ve Uyumlu Mutlu Olan Kişi, Çevresindekilere Karşı Yıkıcı Olmuyor.

Ankara travestileri ile Aşk Beyni Nasıl Etkiliyor? Aşık Olan Kişinin Beyni Ile Aşık Olmayan Kişinin Beyni Arasında Fark Var Mı? Aşk, Vücutta Aralarında Endorfinin De Bulunduğu Mutluluk Hormonlarını Artırdığından, Beyindeki Kimyasal Işleyişi Canlandıran, Hızlandıran, Aktive Eden En Temel Duygu. Beyin Ne Kadar Donanımlı Ise Aşk Hayatının Da O Kadar Iyi Olduğu Gözleniyor. Kişinin Beyni Kısır, Donuk, Paylaşıma Açık Değil Ise Aşk Hayatı Da O Kadar Kısır Oluyor. Aşk Zihni Açarken Adeta Hormonları Canlandırıyor Ve Beyin Kaabuğu Değişiyor.

Aşk Bir Hastalık Olabilir Mı?

Aşık Beynin Daha Üretken Daha Sağlıklı Olduğu Görülüyor. Beynin En Sağlıklı Vitamini; Aşık Olmak Ve Sevmek. Beyin Kabuğunun Işlevini Hızlandırıyor. Bağışıklık Sistemi Üzerinde De Olumlu Etkileri Oluyor, Direnci Artırıyor. Sevdiğini Kaybedenlerde Ise Tam Tersi Oluyor, Vücut Direncinin Azalmasıyla Hastalıklara Yakalanma Riski Artıyor.

‘İlk Görüşte Aşk’ Diye Bir Şey Var Mı? Yoksa Zamanla Mı Öğrenilir?

Şöyle Anlatılıyor: Ilk Görüşte Etkilenme, Duygulanma Var. Travesti de Erkeklere Oranla Ilk Görüşte Etkilenme Daha Örtülü. Aşk Aklına Uymuyorsa, Sorun Oluyor. Eğer Ilk Görüşte Etkilendiği Kişiyle Zamanla Tanıdıkça Mutlu Değilse Sorun Yaşanıyor. Aşık Olunan Kişiyi Değerlendirirken Diğer Sevgi Nesneleri Ile Ilişkileri De Dikkate Alınmalı. Mesleki Anlamda Ahlaki Değerlerden Yoksunsa Toplumsal Ahlakında Zafiyet Var Ise Aşk Hayatında Da Benzer Sorunlar Yaşanabiliyor…

Aşkın Ortaya Çıkmasında Hormonlar Mı, Sosyal Ortam Mı Etkili?

Aşk, Içgüdüsel Ve Dürtüsel Bir Yönelim… Biyolojik Zeminde Beyinsel Tüm Deneyimler, Donanımlar Ve Beklentiler Aktive Ediliyor. Kuşkusuz Sosyal Ortam Da Oldukça Etkili. Kişi Ne Kadar Derin Ve Yaratıcı Ise O Kadar Derin Bir Aşk Yaşıyor. Cinsellik Tüm Canlılar Için Biyolojik Gereksinimken Insanda Ise Aşk Ve Sevginin Ifade Tarzlarından Biridir. Aşk, Sevgi Ve Paylaşım Katılırsa Insani Olur.

Kaç Kere Aşık Olunur?

Aşkın Sınırı Olmadığı, Genelde Tutkuyla Aşkın Birbirine Karıştırıldığı Bilinir… Aşk Bir Ilişkidir, Seçim Ve Sorumluluk. Duygu Yoğunluğu Yaşamak Kişinin Aşık Olduğu Anlamına Gelmez. Ergenlik Dönemi, Yetişkinlik Döneminde 20’li Yaşlar, Orta Yaşta 35-40’lı Yaşlar, 50-60’lı Yaşlar… Yaşam Dönemlerinde Kişi Hayatını, Mutluluk Arayışlarını Sorgular. Zamanla Çiftlerin Tercihleri Değişmişse Ilişkide Sorunlar Başlar. Kimi Çiftler Bu Sorunları Aşarken Kimi Yeni Mutluluk Arayışlarına Yönelir.

Dünyayı Ve Kendini Seven Insanlar Daha Sağlıklı Aşık Olur. Çünkü Aşk Kendini Sevmenin Uzantısında Ortaya Çıkar. Dünyayı, Insanları, Yaşamı Sevemiyorsa Bütün Bunların Ötesinde O Insanın Aşkla Karşılaşması Nasıl Mümkün Olabilir?

Tüm Bu Bilgiler ışığında, Aşkın Insana Tanrı Tarafından Verilen En Güzel Hediye Olduğunu Ve Bedenimiz Gibi Mucizevi Olduğunu Söylemeden Geçemeyeceğim.
Insana Bahşedilmiş Bu En Güzel Oluş Halinin Bağımlılıkların Ötesinde, Tutsaklaştırıcı Ve Uzaklaştırıcı Etkilerden Uzak Tutularak Korunmasını, Bu Mucizeye Emek Verilerek Çok Çok Güzel Yaşanmasını Diliyorum Herkes Için…