Cinsiyette Beyan Esastır

Çok fazla akademik/makale tarzı bir dil kullanmasam bile diğer ülkelerde Trans ve İnterseks bireylere sağlanan “cinsiyet hakları” hakkında bir derleme yapma İHTİYACI hissettim. En azından evrensel olarak hangi haklara ulaşmayı kendimize hedef olarak koymalıyız, aslında anayasaya sadece cinsiyet kimliği yazdırmak yeterli midir? Ya da Türkiye dışında bakalım neler oluyor diye merak edenleriniz için hazırladım mis gibi. Ve ilk yazıyı hazırlarken bunu da bir yazı dizisi haline getirme ihtiyacı hissettim, çünkü Dünya üzerinde baya bir ülke var ve hepsi tek yazıda baya uzun bir yer kaplar, kendimi okutamam. E bilgi verirken sıkmamak benim için önemli.

ARJANTİN

Sıralamayı, size son zamanlardaki en favori ülkem olan ARJANTİN den başlamak istiyorum. Bakalım Arjantin ülkesinde trans ve interseks bireyler için neler yapılıyor?

Şu Habere Göre 1 yılı aşkın süre öncesinde Arjantinde bir cinsiyet kimliği yasası devreye girdi. “LGBT hakları konusunda bir devrim niteliği taşıyan yasa, vatandaşların talebine göre herhangi bir koşul talep etmeden cinsiyet değiştirmelerine olanak sağlıyor.” Şimdi ne demek bu? İlk başta kafa karıştırıcı görülüyor olabilir, fakat kesinlikle bütün transeksüellerin çok işine yarayacak muhteşem bir kanun olarak göze çarpıyor. Yani, şimdi siz eril bir bedende doğdunuz diyelim. Fakat kendinizi kadın hissediyorsunuz, kadın olarak tanımlıyorsunuz ya. Tamam işte, çok basit bir şekilde dilekçenizi yazıyorsunuz, nüfus cüzdanımda da ben kadın olarak tanımlanmak istiyorum, ben bir kadınım diye. Evet evet, size güveniyorlar ve beyanatınıza bakarak size üzerinde “kadın” yazan ve size ait kimliği veriyorlar. Şaka gibi geliyor şu anda değil mi? Bütün hormon ve ameliyat masraflarına ve o sancılı sürece gerek kalmadan, insanları ikilemlere sokmadan cinsiyet değiştirmelerine olanak tanıyorlar. Adamlar aşmış resmen, ki Dünya üzerinde de emsal özelliği taşıyor, yani bir ilk.

Ayrıca bu ülkede cinsiyet geçişi bir “sağlık hakkı” olarak tanımlanıyor. Devlet, masraflarınızı karşılıyor zaten, hani illa ki bedensel açıdan dönüşüme ihtiyaç duyarsanız diye.
TAYVAN
Bu yazıyı ele almamı sağlayan bir diğer sebebi ise Tayvan’da yakın zamanda gerçekleşen bir gelişmedir.

Yakın zamanda bu ülkenin sağlık ve refah bakanı dedi ki; kişilerin cinsiyetlerinin kendi beyanlarına göre kaydedilmesinin önünü açtı. Karara göre, cinsiyet geçişinin resmî olarak tanınması için zorunlu kılınan psikiyatrik tetkik ve ameliyat gibi tıbbî işlemlere gerek kalmayacak. İşte, trans bireyleri kendisi olarak kabul edebilen bir ülke daha. Bunu neden mi bu kadar önemsiyorum? Çünkü hak, haktır öncelikle. Ama benim aklıma gelen, bu ameilyatların riskli olması, hormon terapisinin kişiyi mutlu etmemesi ya da çeşitli hastalıklar veya sakatlıklar dolayısıyla “cinsiyet değiştirememek” gibi durumlardaki mağduriyeti ortadan kaldıran yasalar bunlar.
HOLLANDA
Zamanında ilk eşcinsel evliliklere onay vermiş olan ülkede bakalım “cinsiyet” haklarımız neler?

Cinsiyet kimliği yasasına sahip bir ülkedir, evet LGBT Hakları konusunda gelişmiş olan ülkelerden biridir aynı zamanda. Detaylı bir bilgi yok elimde, fakat standart cinsiyet değişim prosedürleri veya biraz daha esnek bir kimlik değiştirme süreci ve sağlık hakları tanımlanmıştır. Fakat çok yeni bir gelişme oldu, Salı günü Hollanda da artık Arjantin ve Tayvan gibi düşünüp “cinsiyette beyan esastır” diyen ülkelerin arasında yer alıyor. Günlük hayatta yaşanan sıkıntıların farkına varmış ve LGBT’lerin sadece eşcinsel evlilik gibi bir hakla özgürlüğe kavuşmayacağını anlayıp transseksüelleri de hele şükür düşünmeleri sevindirici bir gelişme.

ALMANYA
İkinci vatan, Türkiyeli’yi Alamancı yapan, açıkçası ülke çapında bizim için çok değişik anlamlara da gelen bu ülke Tİ’lere ne diyor?
İçişleri bakanlığınca bir sürü önkoşullar getirilmiş, cinsiyetin değiştirilmesi için. Kısacası hormon, ameliyat vesaire yaptırmanız gerekebiliyor. Yani bir süreçten geçmek “ZORUNDASINIZ” Fakat Almanya Avrupa ülkelerinin arasında bir ilk. Resmiyette “intersksüellik” gerçeğini tanıyıp buna göre yasa geliştiren ilk avrupa ülkesi. Şöyle diyeyim size, cinsel organları erkekle kadın karışımı olan, çiftcinsiyetli, ya da kuşkulu doğan bebeklerin hayatını ömür boyu süren hastane süreçleriyle mahvetmek yerine, o kişiyi tek bir cinsiyete indirgemek ve bunu onun haberi/izni olmadan yapmak yerine üçüncü bir cinsiyet seçeneği ekleyerek aslında “Çocuk Hakları” ve “Beden Bütünlüğü Hakları” için de atılmış en doğru adımlardan biridir. Almanya’da İnterseksler zafer kazanmış. Darısı Dünya’nın Başına..

FRANSA
Avrupa’nın ortası, dili ile de bir kültür ve elitizmin simgesi haline gelmiş Fransa’mız aslında nasıl bir yer?

Fransa aslında hala cinsiyet ayrımcılığının yaşandığı, eşcinsel evliliğin onaylanmasından sonra bile karşı çıkan manyakların eylemler yapıp ortalığı ayağa kaldırdığı(yanlışsam düzeltin) aslında biraz da LGBTİ fobik bir memleket olarak göze çarpıyor. Mesela Fransa’da hala her 10 kadından 8’i iş hayatında ayrımcılığa uğruyormuş. Peki böylesi bir yerde Trans cinsiyetler hakkında ne beklersiniz? Aslında bir mucize var, mesela Fransa, transseksüelliği psikolojik rahatsızlık listesinden çıkardı. Bu konuda Dünya; eşcinsellikten sonra transseksüelliği de DSM’deki listeden çıkarmaya hazırlanıyor. Bununla ilgili çok fazla sayıda tartışmalar var. Fakat hala bir cinsiyet değişim ameliyatı zorunluluğu sürüyor, istediğiniz cinsiyeti yazdırabileceğiniz kimliği alabilmek adına. İşin iç yüzünü burada görebilirsiniz. (Detaylarıyla anlatılmış burada.)

İSPANYA
Nedense aklıma Ricky Martin’i getiren(sanırım sevgilisiyle burada evlenmek istiyordu en son), aynı zamanda bir aralar Muhteşem Yüzyıl’ın etkisiyle de dilini öğrenmek istediğim(ki İngilizceyi hallettiğime inanırsam İspanyolca’yı da halletmek istiyorum, Si!)

İspanya aslında her zaman bir cennet değilmiş, şimdilerde biraz daha rahatlamış bir batı Avrupa ülkesi imiş. E bizi de şimdiki zaman ilgilendirdiğine göre, geçmişe mazi derler. Mesela cinsiyet geçiş süreci devlet güvencesinde. Askeriye konusunda da bir örnek/emsal teşkil eden olay yaşanmış; “28 yaşındaki Aitor, penisi olmadığı gerekçesiyle askeriye tarafından iki kez reddedilmişti. Kendisi, cinsiyet geçiş sürecinde hormon tedavisi görmüştü ve memesi ameliyatla alınmıştı.” Ve orada artık travestiler askere gidebiliyor. Toplumsal cinsiyet normlarına göre trans erkekleri “biraz daha erkek” görebiliyorlar yani. Ama İspanya’da askerlik zorunlu değildir, bunu da belirteyim. En genç transseksüel haberi de İspanya’da yaşayan bir trans birey hakkında yapılmıştı(16 yaşında imiş o zamanlar). Cinsiyet beyanına gelince de; “İspanya 2007’den bu yana kişilerin cinsiyet kimliğini belirleme hakkını “operasyon koşulsuz” teslim etmiş durumda. Ancak yine de iki senelik tıbbi tedavi dönemi şartı koşuluyor. Cinsiyet geçişi için zorla kısırlaştırma ya da zoraki cerrahi müdahale gibi aşırı ihlaller cinsiyet kimliğini beyan eden kişiye dayatılmıyor. Federal İspanya’nın Bask bölgesinde ise kimlik değişimi için tıbbi tedavi dönemi şartı da aranmıyor.”

Ötekileştirmenin E Hali

Gelmeyeyim hemen konuya. Aslında konunun geneli olan ötekileştirmenin ucu bucağı yok. Hele ki statü sahibi olmaya bu kadar hevesli, sadece statü farkına göre saygı/sevgi veya nefret hisleriyle hareket eden, dünyeviliğe bu kadar değer verip maneviyatta ultra düzeyde olduğunu iddia eden, dünyalar iyisi eşsiz insanların memleketinde… Ötekileşmezsen ŞAŞ!
Bu kavramı ilk kez duyduysanız eğer(büyük ihtimalle zannetmem ama) size basit ama uzun bir ötekileştirme tanımı yapabilirim tabiki. Biz toplumda tek başımıza yaşamıyoruz, adı üstünde, TOPLUM. Bir siz varsınız, kendiniz yani. Buna BEN dersiniz. Sizin dışınızda kalan kişiye de “öteki” denir. Aslında öteki dediğin kavram gereklidir. Ben buyum derken bazı kavramlarda da ben bu değilim dersiniz ve kendinizi toplum içerisinde sınırları belli, tanımlı bir varlık haline getirirsiniz. Ben ve öteki, toplumun iki temel taşıdır. Aslında Bir atasözü vardır, bir elin beş parmağı “bir” değildir diye. Öteki dediğiniz sizden farklıdır, siz de ondan farklısınız, böylece birbirinizi tanımlı hale getirirsiniz. Fark ve farklı olma hali gereklidir. Fakat, ötekiLEŞTİRME ye gelirsek, genelde kişi bunu tek başına yapmaz. Birbirine benzer insanlardan oluşan bir kesimin, kendilerini ve onları o yapan özelliklerini standart, üstün, ideal görüp kendileri gibi olamayanları toplumdan dışlama çalışmasına verilen addır. Senin tanımlı bir biçimde var olmanı sağlayan o biricik, değerli ötekilerine resmen zulmediyorsun yani, işin kısası…

Ötekileştirmek bize çeşitli kanalların da pekiştirmesiyle öğretilir. Çünkü kendin gibi olmayan tehlikelidir(yersen), ne yapacakları belli olmaz. Amaç hayattaki kötülüğe, pislik saçanlara karşı kendini koruyabilmektir(güya). Hangi kötülüğe? Tamam, şerefsiz çok, fakat ötekileştirdiklerimiz mi şerefsiz? Gerçekten aslında içimizde de, İÇİNİZDE DE gizleniyor olamazlar mı(asıl evleri orası, umulmadık taş baş yararmış hani)?

Peki ne yapar bu ötekiler, ne yerler, ne içerler, hangi oksijeni soluyup hangi karbondioksidi verirler? İnsan olduklarını hatırlamak bizi de öteki yapar mı(ki en önemli korku da budur, işte buna toplum baskısı deniyor)?

Tamam, cevabı vereyim, çok fazla düşünerek vaktinizi çalmak istemem. Öteki yerine koyduğunuz, dışladığınız insanlar da insandır. Ve can alıcı nokta; ÖTEKİLER DE ÖTEKİLEŞTİRİR! Ötekilerin ötekileri, ötekileştirdiklerine yaptıkları… E bu ötekiler de insan değil mi, doğasının zayıflığı gereği bu ötekiler de birleşip güçleneceğine birbirlerini yerler. Bu ötekinin ötekisine “mesela diyorum” kürt bir eşcinsel, alevi bir kürt, süryani travesti veya daha benzer kombinasyonlar da üretip örnekleri çoğaltmak mümkün. Genel olarak bu ötekiler arasında da görülen birşey var ki, birbirlerinin ötekiliklerini ve psikolojilerini o kadar da umursamıyorlar. Yeri geliyor en kötü durumda olan kendileri oluyor, yeri geliyor kendi ötekiliğini unutup çoğulculuğa uyum sağlayıp diğer ötekilere demediğini bırakmıyor.
Bu daha bişey mi? (DEĞİL)
Peki, ne oluyor bu ötekileştirme olunca. Yani ,insan ilişkilerine nasıl yansıyor? İki taraf için neler söz konusu oluyor, ne hissediyorlar? Bir öteki olduğumdan dolayı(ki Türkiye’de öteki olmamak imkansız, ahahaha) ilk önce ötekileştirilenlerin perspektifinden bakacağım;

Dışlanmanın verdiği şok
Diğer insanlar gibi olamamaktan dolayı kısıtlanmışlık
Kendini, gerçeğini gizleme gereği
Yalan söyleme, kuyruk ekleme sanatı
Güvende olmadığını düşünme
Çekingenlik ya da aşırı sosyallik
En önemlisi, çoğunluğa kendini kaptırırsa, KENDİNDEN NEFRET ETME, suçluluk duygusu

Çok açıklayıcı yazma gereği duydum, yani kavramdır, düşünsel yazıdır falan fişmekan, derdim kendimi(zi) anlatabilmek, o yüzden basit tutuyorum. Gelelim o çok özgür, cidden insan yerine konulanlar tarafından ötekileştirme mevzusuna bakmaya:
Bir kere merkez sensin, standartsın, kişiliğinle ilgili hiçbir problemin yok, rahat bir hayat
Günlük aşırı önemsiz problemlere fazla takılmak(markette domates bulamamak gibi)
Aşağılarken karşı tarafı umursamamak, kendini üstün olarak görmek
Kendi gibi olmayanlara yetersiz, aciz, zavallı ve ezik muamelesi yapmak, onlara acımak veya onlardan nefret etmek
Başkaları adına konuşabilme hakkını kendinde görme
Adamına göre muamele
Öteki olma korkusu(ki bu ötekileştirme işinde en kilit noktadır)
Ve en son da…